Tüm bunların ötesinde ben, yani kendim. Ve ihtiyacım olan sahicilik... Ya da en sahici olanla aramda açtığım mesafe ve kapamaya çalıştığım boşluklar...
Öyle demiştim yıllar evvel yakınımdaki birine 'eksi 38 derecede tuttuğum gece karanlığındaki nöbetlerde önceliklerimi belirledim' diye.
Ama sevgili dostum, önceliklerimin de öncesinde işler çıkıveriyor karşıma.
Kendimle ben arasından bir türlü sıyrılıp önceleyemiyorum sahiciliği.
Hep ücralarda kalıyorum şu sıralar. Bir sürü projeler, plânlar, çalışma takvimleri yapıyorum. 'Daha da okumak gerek' diyorum kendi kendime.
Ama kendimde kaldığı için bu kararlar, ben'e ulaşamıyor ve kalakalıyorum öylece.
Geçen gün çalışma odamı düzenlerken 1997 yılında bana hitaben yazdığın bir gazelin eşliğindeki mektubunu tekrar okudum.
Keşke demeden aklıma getiriyorum o vakitleri.
Ama kendimle aramda açılan mesafeler geliyor aklıma ve keşke diyorum dünyaya katışırken bu kadar da ehemmiyet vermeseydim gelip geçici olana.
Sadece gelip ve geçseydi de dünya, yerleşmeseydi bana.
Belki benim limanım çok uzaklarda dostum, ama aramaktaki azmimde çatırtılar hissediyorum son zamanlarda.
Kalben kendime yakın gördüğüm insanlardaki uzaklık daha da hassaslaştırıyor bu hissimi ve aynı ülkede, aynı şehirde, aynı mahallede onlarla bir arada bulunmama rağmen ne kadar da yalnız kaldığımı görüyorum.
Yalnızlık azmimi kırıyor kardeşim. Burkuyor beni.
Aslında en çok da yalnızlıktaki hakikate giden yolu görememek acıtıyor canımı.
Hani diyor ya şair,
'yalnız kalmakla önümde Allah'a giden bir yolun açıldığını fark kettim' diye.
İşte benim hesabım da burada başlıyor. Şair gibi olamadığımı görüyorum ve diyorum ki 'bu kadar mıyım ben? Teknemdeki çamura bu kadar mı can verildi? Neden yürüyemiyorum yolumu? Yolculuğumla kendim arasındaki bağı neden kuramıyorum? Tütmesi gereken ocağın dumanları hiç mi bana işaret çakmayacak? Ben'im hiç mi bırakmayacak yakamı?
Kendi kendimliğimle hiç mi kalamayacağım?
Etrafımdaki iki yüzlülükler çok olumsuz tesir ediyor bana.
‘Onlar gibi olayım sahtekârlığı’nı oynayayım diyorum bu da olmuyor.
Çok yabancı kalıyorum bu oyunda ve sıram geçiyor 'hadi diyorlar senin işin bitti. Oyununu beğenmedik.' Ve yalnızlığıma bakıyorum uzakta.
Sensin diyorum en büyük dayanak noktam ama sana da böyle yaklaşılmaz ki.
En büyük ikiyüzlülük seninki aslında diyorum.
Ve 'Araf'a geçiyorum oradan: Talihsizlerin ve yurtsuzların mekânına.