• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://tr-tr.facebook.com/people/İbrahim-Tüzer/554644751
  • https://twitter.com/ibrahimtuzer
AYNANIN SIRRI MUSTAFA KUTLU SEMPOZYUMU / 25-26 NİSAN 2012 - İSTANBUL

BİR "HERKESLEŞME" ELEŞTİRİSİ OLARAK

MUSTAFA KUTLU'NUN

'YA TAHAMMÜL YA SEFER'İ

 

Evreni, dünyayı ve ben’i etrafında meydana gelen hâdiseleri algılama seviyesine göre insan, hem insanîlik vasfını kazanarak yüceliği elde etme hem de kendiliğine yabancılaşan bir canlı olarak özellikle ruhunda tıkanmışlıklar meydana getirebilme potansiyeline sahiptir.

Sadece insana has olan düşünme yetisi, hayatı ve içerisinde yer alan nesneleri anlamlandırırken onun dünya içerisinde bulunan diğer canlılardan farklı bir konuma yükselmesine yardımcı olur.

Ontolojik yapısından habersiz, varlık şartlarının uzağında bu yetilerini kullanmadan yaşayan insan ise körleşen bir kimse olarak tüketilen hayatın nesnesi olmaktan kendisini alamaz.

Maddî kazanımları önceleyerek gündeliğin gelip geçiciliğinde sıradanlaşan; böylelikle hayatın gizine sırtını dönen insan, Ortega Gasset’in ifadesiyle “herkes”leşen bir canlıdır artık. Herkesleşmekten kurtulmanın tek yolu ise insanın kendini nesnelerin boyunduruğundan kurtararak güçlü bir çabayla iç dünyasına çekilmesi ve şeyler üzerine düşünmeye başlaması  “benliğine dalma”sıdır (Gasset 1994: 38). 

Sözü edilen bu durum gerçekleştirildiğinde insan, aynı zamanda ben’i etrafında toplaşan ve kendiliği üzerinde baskı oluşturan yitim alanlarından uzak durarak “ötekileşme”den kurtulacak; dünyaya, özellikle baş döndüren bir hızla gelişen teknolojiye de varlık şartına uygun olan kendi sözünü geçirebilecektir.    

Hayatın olağan akışı içerisinde modernitenin/kentin sarmalında günden güne gelişen teknikle hayrete düşen ve her hayrete düştüğünde daha çok aptallaşan topluluk içerisinde, algı seviyesini en üst düzeyde tutmaya çalışan insanlar sanatkârlardır.

Dünyada bulunuyor olma fırsatını akılda tutarak kendilik vasfını elden kaçırmamaya çalışan, böylelikle toplumun zedelenmişliğini “benliklerine dalarak” işaret eden sanatkârlar, bir anlamda işaret fişeği vazifesi görürler. Meydana getirmiş oldukları eserler, soru sorma ve düşünme yetisini henüz kaybetmemiş olan insanlara içerisinde sıkışıp kaldıkları ötekileşme anaforundan kurtulmaları için yardım eder ve bu insanların madde plânındaki varlıklarından daha çok tinsel varlıklarına yönelir.

Mustafa Kutlu: Ya Tahammül Ya Sefer…

Mustafa Kutlu’nun 1983 yılında yayımladığı “Ya Tahammül Ya Sefer” adlı hikâyesi de “herkes”lerin buraya kadar dikkat çekmeye çalıştığımız özelliklerinin birçoğunu, anlatının imkânları içerisinde işaret etmesi bakımından dikkat çekicidir.

İdealleri, davaları, meseleleri ve vazgeçemeyecekleri mukaddesatları olan birtakım gençlerin kurdukları dernekte fedakârca çalışıp çıkardıkları dergilerle gelecek adına umut ortaya koyarken iş’in, eş’in, makam’ın siyaset’in ve para’nın karşısında nasıl birer birer çözüldükleri metaforik bir dille çok güzel ironize edilmektedir.

Ancak öncesinde bu meselede bir hususun özellikle belirtilmesi gerekmektedir. O da Mustafa Kutlu’nun biyografisinde de çok önemli bir gerçekliği olan Nurettin TOPÇU ve “Hareket” dergisidir. Hikâyede yer alan kahramanların davaları adına şuur kazanmalarına vesile olan öğretiler “Hoca ne demişti”, “Böyle yazmış aziz dost”, “Evet O’nun sesi bu” tekrarlarla sürekli akılda tutulmaya çalışılır. Dolayısıyla Mustafa Kutlu’nun “herkesleşme”me adına ortaya koyduğu irade de “hareket” noktası da belirlenmiş olmaktadır.       

“Ya tahammül Ya Sefer’in anlamını anlatının kurgusu içerisine ustaca yerleştirilmiş olan metaforlar üzerinden farklı okumalarla çoğaltmak mümkündür. Hikâye kahramanlarının hemen her biri ayrı bir okuma alanını derinleştirecek biçimde kurgulanmıştır. Ancak bir dava etrafında kenetlenmiş olan bu gençlerin hangi yitim alanları karşısında herkesleştiklerine sonradan iktisat profesörü olan Âsım Bey üzerinden işaret etmek daha doğru olacaktır.

Çünkü Kutlu Âsım Bey’i, herkeslerin hayatı algılama seviyesine düşürürken oğlu İlhan dolayısıyla da gençliğinde peşi sıra gittiği değerleri teker teker hatırlamasını sağlar ve kahramanını bir tür varoluşsal suçluluk psikolojisiyle baş başa bırakır. Böylelikle Asım Bey hem herkesleşmenin hem de bu kör kuyunun içerisinden nasıl çıkılabileceğinin işaretlerinin verildiği bir anlatı kahramanı olarak kurgulanmış olur....

  
4711 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın