Sinemanın da aynen edebî bir metin gibi okunabileceğini yeni yeni algılıyorum.
Beyazperdenin, kurmaca âlemin, netleştirmeye çalıştığım bu algı seviyesinden bakınca kaleme alınmış bir roman, hikâye ya da şiir metninden farksız olduğunu görüyorum. Çünkü sözünü ettiğim bu "oluşum"ların her birilerinin de arkasında duran insan bize göz kırpıyor.
Öyle zannediyorum ki esas mesele bu insanı, madde/mana boyutuyla vücut bulan bu terkibi ortaya çıkarmak ve onun yapabilirlilik sınırlarını yoklamak; insan merkezli, yaşanmışlıkarın, zedelenmişliklerin, yücelmişliklerin altını kalın çizgilerle çizmek.
Hal böyle olunca okunacakların sınırları öylesine genişliyor ki sadece iki karton kapak arasına sıkışıp kalan kitaplardaki bilgiler değil; hayatın, kendi 'ben'lerimiz etrafında olup biten hadiseleri ve dünyalarımızda toplaşan nesnelerin de tekrar okunması, yeniden algılama ve sorgulama süzgecinden geçirilmesi gerekiyor... |
...Sanatkarları neden anlamak zorunda olduğumuz sorusu, insanı ve ona dair hususiyetleri neden anlamak/“bil”mek zorunda olduğumuz meselesiyle aynı ciddiyetle karşımızda ışıyor aslında. Çünkü evreni, dünyayı ve ben’i etrafında meydana gelen hâdiseleri algılama seviyesine göre insan, hem insanîlik vasfını kazanarak yüceliği elde etme hem de kendine/kendiliğine yabancılaşan bir canlı olarak özellikle ruhunda tıkanmışlıklar meydana getirebilme potansiyeline sahiptir. Sadece insana has olan düşünme yetisi, hayatı ve içerisinde yer alan nesneleri anlamlandırırken onun dünya içerisinde bulunan diğer canlılardan farklı bir konuma yükselmesine yardımcı olur... |
Mehmet Akif Ersoy da yukarıda işaret etmeye çalıştığımız sanatkâr muhayyilesine ve duyarlılığına sahip olan, varlığının dünya içerisinde nasıl konumlanacağına dair endişe taşıyan bir insandır. İçerisine doğmuş olduğu dünyada, sadece milletinin sıkıntılarını fark etmekle kalmamış kendi beni'ni bütünüyle huzursuzluğa sevk eden karanlık noktaları, çıkmazları ve zedelenmişlikleri bir bir netleştirerek aydınlığa kavuşturmak istemiştir. Şairin bu gayreti, kalbiyle aklının bir bütün olarak hareket etmesine meydan vermiş ve Akif kendi gerçekliğini, diğer bir ifadeyle biyografisini yaşarken akıl ve kalp uyumsuzluğunun varacağı yitim alanlarından da uzak durmuştur. |
|
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB), 2014 yılı "Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri”ni açıkladı.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim TÜZER, "Ahmet Mithat Anlatılarında Kimlik İnşası ve Modernizm" adlı eseriyle “İnceleme” dalında ödüle layık görüldü.
|
"Benim de doğup büyüdüğüm, havasından ve suyundan istifade ettiğim, her ayrılışımda gönlümün de diğer yarısını bıraktığım memleketimden Cahit Külebi, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Aşık Sadık Doğanay ve daha bir çok sanatkarın yetişmiş olması, toprağımla aramda kurmuş olduğum aidiyeti bir kat daha arttırıyor. Bu “bir toprağa ait olma duygusu”, “memleketim” diyebildiğim Zile'nin tarihiyle, kültürüyle, geleneği ve birikimleriyle birleşince, gurbetin her anlamıyla hissedildiği büyük kentlerde yitip gitmeme engel oluyor ve kendimin uzağına her düşüşümde toprağa bağlanmış olan taraflarım beni sımsıkı sarıp sarmalayıp tekrar “diri” kılıyor...." |
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ![]() |