• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://tr-tr.facebook.com/people/İbrahim-Tüzer/554644751
  • https://twitter.com/ibrahimtuzer
“Varlığımız Dilimizdir Dilimiz Evimiz ya da Sanal Dünyadan Evimize Sızanlar"

İnsanların sahip bulundukları dilin, onların madde alanındaki bedenlerine ev sahipliği yaptığı gibi manevi varlıklarına da bir korunak ve “yuva” görevini üstlendiğini söylememiz mümkündür.


Yrd. Doç. Dr. İbrahim TÜZER


İnsan, sahici olan ile sanal olanı, öze ilişkin olan ile “mış gibi” olanı ayırt edemez bir hâlde, var olduğunu düşünmeden ve varlıkta olanlara yönelik algı düzeyini elinden kaçırarak, “yaşamak”  ile “yaşayıp gitmek” ayrımında hep ikinci tarafta kaldı.


Sanal dünyanın sınırlarının alabildiğine genişlemesiyle varlığımızdilimiz de zaman zaman içerisinde yer aldığı “ev”den çıkıp dolaşabileceği, nefes alıp tıkanmışlığını azaltabileceği bir “arka bahçe” kazanmış oldu. Özellikle bilincin herhangi bir forma kayıtlı kalmadan, kendine “genel ağ”ın sayfalarında ifade alanı bulması, dilimizle birlikte ruhumuza da yeni imkân alanları tanıdı.

“Dil, varlığın evidir.”
M. Heidegger


Dil, insanın evvela kendisini, sonrasında da dünyayı, içerisindeki nesnelerle beraber algılayıp anlamlandırabileceği en temel gerçekliktir. Dilin bu gerçekliği, insanın gerçekliğiyle bire bir örtüşür ve dil, insanın dünyası haline gelir. İnsanı; yaşanmışlıkları, zedelenmişlikleri diğer bir ifadeyle dünyada bulunmasıyla diğer canlılardan ayrılmasına imkan veren en önemli “apayrılık” (Mengüşoğlu 1988: 219) da burada belirir. İnsan; duyan, düşünen, öğrenen ve bir çok değere ilişkin anlamlandırma biçimi geliştirerek, dünya içerisinde bulunduğunu fark eden biricik “varlık”tır. “Var olma” bilincini elde ederek ontolojik/varlık bilimsel açıdan varlık şuuruna erişebilen insan, dille kurmuş olduğu ilişkiyi de, esaslı ve sahici bir yoldan meydana getirir. Dolayısıyla insanın hayatı algılama ve anlamlandırma seviyesi ile dili algılaması arasında çok yakın ve doğrudan bir ilişki söz konusudur.

Varlığın anlamına ilişkin soru, aslında dilin özüne ve anlamına yönelik soruyla aynı yolda ilerler. Martin Heidegger “dil varlığın evidir” sözü hem bu fonksiyonel döngüye, hem de “varlık-anlam-dil” ilişkisine dikkat çeker. “Var olanların varlıklarına yönelik soru sorma yetisi”ni elinde bulunduran insan, hayatı iki farklı şekilde anlamlandırmaya çalışır. Heidegger’in ifadesiyle söylersek; insan, hayatı ve içerisindeki nesnelerle meydana gelen hadiseleri, ya var olmayı düşünerek otantik olma  tarzında ya da var olmayı unutarak otantik olmama durumunda karşılar (Steiner 2003: 75–83). Otantik olma, insanın kendi olanaklarının farkına vararak bilinçlilik düzeyinin sınırlarını keşfe yönelmesi ve varlığı kendi yapıp etmeleriyle yoklayarak anlamlandırmaya gayret etmesidir. Söz konusu farkındalığa yönelik gayret içerisinde en temel çıkış noktası “düşünme” ve “soru sorma” eylemidir. Dolayısıyla dil, var olanların iç yapısını ve özünü kavrayışta, en esaslı dayanak  olarak belirir.

Yazının devamını okumak için lütfen bu bağlantıya tıklayarak PDF dosyasını indiriniz.  

  
4106 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın